Anti-kapitalist bir hacker öyküsü ya da kendine dair gerçekliği internette arayan bir kuşağın ahval ve şeraiti… Ekrandan taşıp sokağa yayılan televizyon dizisi Mr. Robot’un ikinci sezonu başlamışken, 154. sayımızda yayımladığımız geniş inceleme yazısını hatırlayalım istedik.
Çöküş (Der Untergang, 2004) ile tanıdığımız Oliver Hirschbiegel, Hitler’e başarısız bir suikast düzenleyen George Elser’in öyküsünü anlatırken, sıradan bir Almanın yaşananları değiştirebileceğine, tarihin farklı yazılmış olabileceğine dair inanç taşıyor.
Abbas Kiarostami’yi, onun sinemasını en iyi özetleyen anlardan biriyle, ‘Yakın Plan’ın (Nema-ye Nazdik, 1990) unutulmaz sahnesiyle anıyoruz.
31 Mart’ta Paris’in Cumhuriyet Meydanı’ndaki eylemde düzenlenen bir film gösterimi, Fransa’daki ‘Gece Ayakta’ hareketini ateşleyen…
Ardavazt Peleşyan, durmadan gökyüzüne bakan insanları resmeden bir öncü sinemacı. Takipçisi olmayan bir avangard belki. İsmi Vertov ve Eisenstein’la yan yana anılması gereken bir gizli hazine.
9. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri’nde toplu gösterimi düzenlenecek olan Želimir Žilnik ’in sinema serüveni sosyalist Yugoslavya’dan günümüz Sırbistan’ına uzanıyor.
‘Toz Bezi’ “şehrin bağırsakları”nda tutunmaya çalışırken birbirine yaslanan iki gündelikçi kadının arasındaki mahrem dile ortak oluyor.
Geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajdaki sözlerinden dolayı milliyetçi öfkenin hedefi hâline gelen Füsun Demirel aslında birbirimizi anlayarak barışmamız hâlâ mümkün diyordu, barışa savaş açanlara inat umudun dilinden konuşuyordu.
Metni Orhan Pamuk ve Grant Gee tarafından kaleme alınan ‘Hatıraların Masumiyeti’, eşyaların tesellisine, İstanbul’a ve Pamuk’un yazarlığına dair oyunbaz bir anlatı kuruyor.
Lizzie Borden imzalı Ateşlere Doğmak, devrim sonrası ABD’sinde patriyarkayı yıkmaya çalışan kadınlar ordusunu bilimkurgu, belgesel ve sahte belgesel türleri arasında salınarak anlatan bir gerilla film.
!f İstanbul’da Keş!f ödülünü kazanan ‘Veşartî’ Kürt sineması içinde farklı ve kişisel bir sinema arayışında olan Ali Kemal Çınar’ın ‘minör’ filmleriyle tanışmak için iyi bir fırsat.
88. Akademi Ödülleri’nde En İyi Film ödülünü kazanan Spotlight pek çok kişiyi tatmin etmeyen ama sürpriz hissi de yaratmayan bir Oscar seçimi oldu. Tom McCarthy’nin neredeyse antropolojik bir yaklaşımla ve titizlikle perdeye aktarmayı seçtiği bu gazetecilik öyküsünü Ocak sayımızda yakın plana almıştık.
Kasım sayımızda geniş bir dosyayla sinemasal mirasını irdelediğimiz Chantal Akerman’ın özgün ve kişisel üslubunu, !f İstanbul kapsamında izleyicilerle buluşan belgeseli ‘No Home Movie’yle hatırlıyoruz.
!f İstanbul’da Galalar bölümünde seyirciyle buluşan ‘Suikastçı’ya ve Hou Hsiao-hsien sinemasına dair notlar…
Alejandro González Iñárritu’nun ödüle boğulan filmi, 12 dalda Oscar adayı Diriliş’ten (The Revenant) geriye etkl etkileyici görselliğinin dışında ne kalıyor? Iñárritu anlattığı öyküye uygun bir estetik mi biçiyor filme, yoksa estetik öykünün önüne mi geçiyor?
Paolo Sorrentino’nun ‘Muhteşem Güzellik’le ortaklıklar taşıyan filmi ‘Gençlik’i ilginç kılan, Fellini’yi hatırlatırcasına çok karakterli, çok bakışlı bir yapı kurması ve saçmalığa alan açan bir şölen havası yakalaması.
19 Ocak’ta, 85 yaşında yaşamını yitiren usta yönetmen Ettore Scola’yı, 86. sayımızda yayımladığımız portre yazısıyla anıyoruz.
Kültürel hayatımızı en derinden etkileyen isimlerden David Bowie’yi, unutulmaz filmlerinden biriyle, Nicholas Roeg klasiği ‘Dünyaya Düşen Adam’dan ‘bir an’ı hatırlayarak uğurluyoruz.