Şu An Okunan
Rüyamda Görseydim Keşke

Rüyamda Görseydim Keşke

Birlikte uzun bir yolculuktan geçmişiz beş yıl boyunca, telaşlı, telaşsız, uykusuz, bazen çok coşkulu, çoğu gün ve gece yazışarak, konuşarak, bazen bir filmi beraber izleyerek, bazen uçakta bir yere giderken…

Ahu Öztürk

Rüyamda görüyorum Çiğdem’i. Bir yere gidiyormuşuz, siyah beyaz bir elbise var üzerinde, kalın çizgili… 80’lerde geçen çocukluğun çizgi filmlerinden bu renkler herhalde, eski hapishane kıyafetini rüyaya böyle mi tercüme ettim acaba? Telefon alarmını susturuyorum, kalkmam ve kahvaltı hazırlamam gerek. Oğlan öksürüyor hâlâ, belki kahvaltıdan önce ballı karışımdan veririm.

Çiğdem, Nesra (Gürbüz) ve ben bir kahvaltıdayız. Melek’in (Ulagay) ofisinde hafta sonu kahvaltısı, arada bunu yapıyoruz, kadınlar üzerine konuşuyoruz, “Hatun nasıl sevişir mesela?” diye soruyor, hiç düşünmediğimi biliyorum, düşünmeye başlayınca gülüyoruz, azıcık bir utanmayla belli belirsiz, çok heyecanlıyız üçümüz de. Kahvaltı bitiyor, mutfağı toparlarken “parayı nasıl buluruz, nasıl çekeriz?”, sırayla, bazen sırasız konuşuyoruz.

Küçük oğlumu doğuruyorum, tam o aralar bir şirket kurmamız lazım, Çiğdem’e oğlanı bırakıyorum, yeni doğmuş bir bebekle baş başa kalmak ürkütür insanı, “emin misin?” diye soruyorum. O çok rahat, kucağına alıyor oğlumu, biz Nesra’yla notere gidiyoruz. Döndüğümüzde Çiğdem koltukta, bebeği ayağında sallıyor, bebek çoktan uyumuş.

Bir gün, Karaköy’de bir kafede, tartışıyoruz, kırılıyor, kırılıyorum. Vapura doğru yürüyorum, belki de derin bir kırgınlık olacak bu, bilmiyorum. Bir kahvaltıda, “bazen tartışıcaz, kavga da edicez, biliyorsunuz değil mi?” dediğini hatırlıyorum, bu oydu belki de, çizdiğimiz çerçevenin içinde olabileceklere dair tahmin ettiği şeyin, ilk ‘bazen’i bu. Yeni kavgaların mayası olup olmadığını bilemeden geçip gidiyor o kırgınlık.

Aşk Zamanı

Setin ilk gecesi, balkon sahnesinde silahlar patlıyor mahallede. Mahallenin kendi meselesi, “uyuşturucu ve satıcı ikilisi mahallemize giremez”’in haklı kavgası, gene de korkuyoruz hepimiz. Birileriyle konuşuyor Çiğdem, sakinleşiyor set, devam ediyoruz. 

Film bitiyor, birlikte uzun bir yolculuktan geçmişiz beş yıl boyunca, telaşlı, telaşsız, uykusuz, bazen çok coşkulu, çoğu gün ve gece yazışarak, konuşarak, bazen bir filmi beraber izleyerek, bazen uçakta bir yere giderken, kitap tavsiyelerinde, yemek tariflerinde, uyumadan önce akla gelmiş bir soru ya da yapılacaklar listesi üzerinden işbölümleri, hatırlatmalar, düzeltmeler, yeniden yazmalar, ayarlamalar, takvimler, hiç bilmediğimiz bir şehirde bir gösterim sırasında ya da sevdiklerimize hediye alırken, bazı kaldırımlarda koşturarak bir yere yetişmeye çalışırken, susarken, dinlemeyi unuturken, çocukluk anılarında, seçilmiş kardeşlikte, en çok arkadaşlarımızı anlatırken, gülerken, beş yıl boyunca en fazla göz göze geldiklerimden, tüm yolculuklar gibi derin kökler açılıyor hepimizde, içeri girdiğinde sıklıkla rüyalarıma girmesinin sebebi bu diyorum, sonra seyreliyorlar. Rüyamda görseydim keşke dediğim bir sahne, biraz olsun rahatlardım, görmüyorum, ben yazayım istiyorum, Aşk Zamanı’ndan (Fa yeung nin wah, 2000) Tony Leung yerine ben yürüyorum tapınağa, bir ağaç kovuğuna fısıldıyorum, “babamda da böyle olmuştu, mahpusluğunun ilk zamanlarında yazmıştım ona da çokça, bir süre sonra bırakmıştım mektup yazmayı da, dışarıda kalmanın utancı dışında yazacak bir umudum yok galiba”.


Sinemacı dostumuz Çiğdem Mater, Ahu Öztürk’ün ilk uzun metrajı Toz Bezi’nin (2015) yapımcıları arasındaydı. Mater, diğer Gezi Davası tutsakları Mine Özerden, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’la birlikte 25 Nisan 2022 tarihinden beri hapiste. Osman Kavala ise kendine yöneltilen suçlardan defalarca beraat etmesine rağmen 1 Kasım 2017’den beri tutuklu. Hayal Havuzu’nu bu karanlık günlerde Çiğdem’e ve tüm Gezi tutsaklarına hayallerimizle yoldaşlık etmek için açtık.

Diğer Hayal Havuzu yazılarına ulaşmak için tıklayın.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.