Şu An Okunan
Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor: Hayalet ve Karanlık

Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor: Hayalet ve Karanlık

Altın Palmiye ödüllü Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor düşlerin, hafızanın ve cinselliğin iç içe geçtiği, sürrealist unsurlar taşıyan bir geçmişle hesaplaşma filmidir.


Bu yazı, Altyazı’nın Mart 2022 tarihli 217. sayısında yayınlanmıştır.


Apichatpong Weerasethakul’un yönettiği Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor (Loong Boonmee Raleuk Chat) 2010 yılında Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazandığında şaşıranlardan çok sevinenler olmuştu. Gelgelelim, şaşırmak belki de gereksizdi çünkü hayaletler ve ruhanilik, geçmişle hesaplaşma ve vasiyet üzerine benzersiz bir meditasyon olan bu filmi Cannes’ın en büyük ödülüne layık gören jürinin başında, tıpkı bu filmin yaratıcısı gibi, ölümden sonra yaşama kafayı takmış bir başka usta yönetmen vardı: Tim Burton… Filmin kıymetini bilen tek isim Tim Burton ve jüri arkadaşları da değildi; zamanla Cahiers du Cinéma’dan Sight & Sound’a dünyanın en saygın sinema yayınları tarafından yalnızca yılın değil, on yılın en iyi filmleri arasında gösterilecekti Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor.

Filmin dünya prömiyerini yaptığı Cannes’da o sene ben de bulunuyordum. Doğrusu, gösterim sırasında, klasik Cannes izleyicisi refleksiyle daha film başlayalı birkaç dakika olmuşken salonu terk edenler hiç az değildi. Cannes’ın canı tez izleyicisi için vaka-i adiyeydi bu elbette ama yine de içine girmesi hayli zor bir filmle karşı karşıya olduğumuzun en net habercisiydi salondan kaçarcasına ayrılanlar.

“Ormanla, tepelerle ve derelerle yüzleşirken, hayvan ve başka varlıklar olarak geçirdiğim geçmiş hayatlarım önümde ayaklanıyor.” Film bu yazıyla başlar. Esere adını veren Boonmee Amca’nın son günlerindeki hissiyatını özetleyen bu ifadeden sonra doğayla baş başa kaldığımız bir çiftlikte Boonmee Amca, baldızı Jen ve yeğeni Tong’la tanışırız. Boonmee ölümcül bir böbrek yetmezliğinden mustariptir ve artık fazla zamanı kalmadığının farkındadır. Laoslu yardımcısı Jaai onun günlük bakımından sorumludur. Bir gece yemek yerlerken Boonmee’nin yıllar önce ölmüş karısı Huay’ın hayaleti yemek masasında zuhur eder. Henüz onun şokunu atlatamamışlarken, birkaç dakika içinde bu sefer de yıllar önce kaybolmuş oğulları bir “hayalet maymun” suretinde çıkagelir. Bu, özellikle Boonmee için geçmişiyle hesaplaşmanın tetikleyicisi olacaktır.

Weerasethakul, filmi geçmiş yaşantılarını hatırladığını iddia eden bir adamın portresini sunan 1983 tarihli bir kitaptan esinlenerek çekmiştir. Film, çok parçalı bir sanat projesinin son bölümüdür aslında. Tayland’ın kuzeydoğusunda Laos sınırına yakın Isan bölgesinde geçen hikâyeler anlatan, aynı konu ve temalar etrafında dolanan kısa filmler ve video enstalasyonlarıyla tamamlanır proje. Özellikle 1965’te Tayland ordusunun komünistleri vahşice katlettiği saldırılara da değinen, politik muhteviyatlı bir projedir bu. Nitekim Weerasethakul’un filmi de bu saldırılara ana kahramanının getirdiği nedamet üzerinden değinir. Karakterlerimizin diyaloglarında Tayland ile Laos arasındaki gergin ilişki de karşımıza zaman zaman çıkar.

Doğanın Sesi

Apichatpong Weerasethakul’un filmlerindeki sürrealist imgeler yönetmenin ruhaniliğinin uzantısıdır. Düşler, doğa ve cinsellik; hafıza, dönüşüm ve yokoluş film boyunca iç içe geçer. Karakterlerimizin konuşmalarına veya yaşadıklarına neredeyse her sahnede doğanın sesi en baskın hâliyle, uzun uzun eşlik eder. Özellikle Boonmee Amca’nın hikâyesinin ortasına bir prensesin şelalenin kıyısında bir yayınbalığıyla seviştiği muazzam derecede sürrealist bir sekans ekler. Burada prenses, üzerindeki mücevherleri nehre sunar ve karşılığında sudaki aksinde kendinin güzel bir suretini (veya gençliğini) görür. Önce hizmetkârlarından biriyle öpüşür. Fakat adamın ona ilgisinin kendi güzelliğinden kaynaklanmadığından şüphelenir. Ardından nehirdeki yayınbalığıyla konuşmaya başlar ve hep genç ve güzel görünmek, arzulanmak isteyen prenses nehrin serin kollarında bu “tuhaf ilişki” ile âdeta vecde kapılır gider. Boonmee Amca’nın hikâyesinin ortasına giren bu mesel bir yandan doğayla hemhâl bir atmosferde geçmesinden dolayı anlamlı, diğer yandan da muhteviyatındaki yoğun erotizmden dolayı filmde olup bitenlerle taban tabana zıttır.

Bir yanıyla bu, görüp görebileceğiniz en ilginç hayalet filmi olabilir. Ne filmdeki hayaletler ne de kahramanlarımızın onlarla ilişkileri Hollywood’un bize dayattıklarına benzer. Hayaletler Boonmee’nin geçmişiyle yaşayacağı hesaplaşmaya kapı aralar. Boonmee karısıyla son bir vedalaşma fırsatı bulduğu gibi, bu vesileyle geçmişte komünistlere yaptıklarıyla da yüzleşir. Hem oğlunun yıllar önce kaybolmasının hem de böbrek yetmezliğinin geçmişte işlediği günahlardan kaynaklandığını söyler. Burada otobiyografik bir dokunuş da vardır; zira yönetmen de babasını böbrek yetmezliğinden kaybetmiştir.

Filmin çıktığı 2010 yılında pelikülün salasının okunduğu, sinemanın dijital filmlere mahkûm gibi göründüğü bir süreçten geçiliyordu. Weerasethakul bu filmi aynı zamanda naçizane bu duruma bir tepki olarak tasarlamıştı. 16mm’nin grenli görüntüleri eşliğinde bu meditatif vasiyet filmi, sadece kahramanının değil, sinema sanatının da ölümle yüzleşmesini resmediyor, bir nevi pelikülün ardından ağıt yakıyordu.

Canlıların ve nesnelerin değişip dönüşebildiği Uzakdoğu felsefeleriyle uyumlu bir metne sahiptir Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor. Budizm ve Hinduizm’le büyüyen bir yönetmen için çok şaşırtıcı değildir elbette bu. Özellikle insanlar ile hayvanların hayatlarının nasıl iç içe aktığını bundan daha iyi anlatan bir film bulmak kolay değildir.


Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor,16 Temmuz 2023 tarihinden itibaren MUBI Türkiye‘de izlenebiliyor.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.