5 Adımda Cadılar Bayramı ve Michael Myers
1978 tarihli John Carpenter klasiği Cadılar Bayramı’ndan bu yana dehşet saçmaya devam eden Michael Myers, serinin on ikinci filmiyle yeniden perdede. Bu vesileyle, korku türünün bu meşhur anti-kahramanının bugünlere nasıl geldiğine bakıyoruz.
Yavaş, soğuk ve zalim. Michael Myers 1978 yapımı Cadılar Bayramı’yla (Halloween) izleyicinin hayatına girdiğinde, muhteşem slasher klasiği Teksas Katliamı’nın (The Texas Chain Saw Massacre, 1974) Leatherface’i gibi gönüllerde taht kuracağından habersizdi. Serinin on ikinci halkası Cadılar Bayramı Öldürür (Halloween Kills) vizyona girerken, Michael Myers’ı sinema tarihinin en karizmatik ve ölümcül anti-kahramanlarından birine dönüştüren özelliklerini hatırlayalım.
Kolektif Bir Cani
Korku türünde maskeleri ardında efsaneleşen cani karakterlere, genellikle birden fazla oyuncu hayat verir. Cadılar Bayramı serisinin ilk filminde ise, Michael Myers’ı tam altı kişi canlandırmıştı! Will Sandin açılış sekansında çocuk Michael rolünü üstlenirken, Myers’ın kız kardeşi Judith’i bıçaklarken görünen elleri senarist Debra Hill’e aitti. Nick Castle filmin önemli bir kısmı boyunca yetişkin Michael’a hayat verse de meşhur dolap sahnesinde filmin yapım tasarımcısı Tommy Lee Wallace –çok anılmayan adıyla– ‘The Shape’in ta kendisiydi. Dublör Jim Winburn tehlikeli çekimlerde Myers’ı canlandırmış olsa da, filmin şahikasında Laurie’nin maskeyi çıkarmasıyla gördüğümüz o yüz, Tony Moran’e aitti.
Meşhur Maske
Michael Myers’a dair en ikonik şeylerden biri, şüphesiz ki onun empatiden yoksun, soğuk kişiliğini yansıtan beyaz, soluk renkli maskesidir. Bu maske ilk başta, 1,98 dolarlık bir Kaptan Kirk maskesiydi aslında. 1960 yapımı korku klasiği Yüzü Olmayan Gözler’den (Les Yeux sans Visage) ilham alan John Carpenter, yapım tasarımcısından Myers için dikkat çekmeyen sade bir maske tasarlamasını rica eder. Senaryo, o meşhur replikteki gibi “solgun, boş, duygusuz bir yüze” atıfta bulunmaktadır. Tommy Lee Wallace ise çareyi William Shatner’ın yüzünde bulur! William Shatner, Star Trek’in karizmatik Kaptan Kirk’ü olarak dönemin efsaneleşen yüzlerinden biridir; hâliyle kendisinin yüzüne herhangi bir kostüm dükkânında, komik fiyatlarla sahip olmak da bir o kadar kolaydır. 1975 yılında, Kaptan Kirk maskesini yalnızca 1,98 dolara satın alan Wallace da bundan faydalanır: Maskenin saçını değiştirip göz yuvalarını genişletir, favorileri ortadan kaldırır ve bu yeni çehreyi spreyle beyaza boyar. Wallace “korkunç olmuştu” diye anlatıyor, “o kadar korkutucuydu ki, işimize yarayacağını hemen anladık!” Kaptan Kirk maskesine gelinceye kadar pek çok maske de reddedilmiştir elbet. Bunların arasında Mr. Spock maskesi, kıvırcık kızıl saçlarıyla palyaço Emmett Kelly maskesi ve gözden düşmüş eski Başkan Richard Nixon maskesi gibi tuhaf seçenekler bulunuyordu.
Anti-Kahramanın Cool Sessizliği
Michael Myers’ın seyircinin zihnine kolayca kazınmasının en büyük sebeplerinden biri o tuhaf sessizliğiydi. Her daim işe hazır temiz kıyafetleri, yavaş hareketleri ve kimi zaman yalnızca küçük bir baş eğmeden ibaret olan tepkisi, onu sinema tarihinin en cool anti-kahramanları listesinde üst sıralara yerleştiriyordu. Myers’ın sessiz kişiliğinin karizma dışında sebepleri de vardı elbet. Carpenter ve ekibi, Michael Myers’ın tam anlamıyla kötülüğün somutlaşmış hâli olmasını istiyordu ve onlar için bunun yolu, konuşmayı tercih etmeyen bir karakterden geçiyordu. Myers hareketleri ve tercihleriyle insandan ziyade zombiye benziyordu ve konuşursa uzlaşılabilir bir insan hâline gelecekti.
Asıl İsim
Halloween serisinin sıkı hayranları, orijinal Cadılar Bayramı filminde Michael Myers’ın ‘The Shape’ olarak anıldığını hatırlayacaktır. Bu adlandırmayı sık sık duymayabiliriz ama aslında ‘The Shape’ karakterle ve yarattığı imgeyle ilgili önemli şeyler söylüyor. Karanlıkta hareket etme konusundaki mahirliği sayesinde kurbanlarını hemen her kasvetli ortamda kolayca takip eden Michael Myers bu kasvetin içinde beyaz, soğuk maskesiyle süzülerek dehşeti mükemmel şekilde yansıtan, rahatsız edici bir doğaüstü varlık gibi görünüyordu. Bu bir bakıma, maskenin ardında kelimenin tam anlamıyla kimsenin olmadığını, gördüğümüzün yalnızca bir şekil olduğunu ifade etmeye yarayan bir estetik tercihti.
Kedici Bir Katil
Michael Myers’ın kelimenin tam anlamıyla empati yoksunu, katıksız bir şeytan olduğuna dair en güçlü kanıt, öldürdüğü insan sayısı değil ne yazık ki. Zira Myers, seri boyunca pek çok köpeği de katletti. Serinin ilk filminde bir Alman Shepherd’ı öldüren Myers, serinin dördüncü ve beşinci filmlerinde bir Golden Retriever ve bir Doberman Pinscher öldürürken, harap kulübesinde iyileşmek için de köpek eti tüketiyordu… Ancak şaşırtıcı şekilde Myers’ın kedilere karşı bir zaafı vardı; beşinci filmde yavru kedilerin canını bağışlaması dikkatlerden kaçmamıştı.
Hazırlayan: Büşra Uyar
Akdeniz Üniversitesi’nde Gazetecilik eğitimi aldı. Gazetecilik eğitimi süresince edebiyat ve sinemayla ilgilendi. Yeditepe Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat yüksek lisans eğitimine devam ediyor ve çeşitli mecralar için edebiyat incelemeleri kaleme alıyor.