Şu An Okunan
Baba Denen Kişi Hakkında Film ve Muz Ağaçlarının Sessizliği: Muammalarla Hesaplaşmalar

Baba Denen Kişi Hakkında Film ve Muz Ağaçlarının Sessizliği: Muammalarla Hesaplaşmalar

Beykoz Kundura’nın ‘Aşk, İsyan ve Özgürlük’ seçkisinde yer bulan Baba Denen Kişi Hakkında Film ve Muz Ağaçlarının Sessizliği, baba-kız ilişkilerinin iki farklı ucuna bakıyor. Farklı baba figürlerini inceleyen iki filmi beraber düşünmek, bu ilişki biçiminin doğasına dair zihin açıcı bir tartışma zemini açıyor.

Baba Denen Kişi Hakkında Film (Film About a Father Who, 2020), New Yorklu deneysel sinemacı ve şair Lynne Sachs’in artık oldukça yaşlanmış babasının saçlarını taradığı bir sahne ile açılıyor. Babasının canını biraz yakınca, yönetmen Sachs özür diliyor: Pardon baba, bir yer düğümlenmiş onu çözmeye çalışıyorum. Lynne Sachs’in yıllar boyunca çektiği farklı formatlardaki malzeme ile babasına dair yapmaya giriştiği belgeselin tamamına yayılmış yaklaşımın da tam olarak bu ifadeyle sarmalandığını söylemek mümkün. Lynne Sachs, kimsenin canını yakmadan koca bir düğümü tarayarak açmaya çalışıyor gibi. 

Az çok bütün aileler gibi, ama standart ailelerinkinden biraz daha fazla düğümlenmiş bir anlatı bu. Lynne Sachs’in filmde kendisinin de ifade ettiği gibi, bir portre ya da bir otoportre değil bu film; “ölçüsüz bir muamma ile hesaplaşma’’. Yine de, baba Ira Sachs’in portresi gibi başlıyor Baba Denen Kişi Hakkında Film. [Ve evet tesadüfi bir isim benzerliği değil bu: Ira Sachs, Işık Açık Kalsın (Keep the Lights On, 2012), Aşk Başkadır (Love is Strange, 2014) ve Pasajlar (Passages, 2023) gibi filmlerinden tanıdığımız yönetmen Ira Sachs Jr.’ın da babası.] İlk intibamız, hayattan keyif almaya da önem verdiği belli olan bir girişimci, hippi görünüşlü bir iş insanı olduğu bu adamın. Anlatı açıldıkça kendisine dair daha fazla bilgi edineceğimizi, ona yaklaşacağımızı ve derinliklerine ineceğimizi sanıyoruz, fakat tersine, film ilerledikçe bu karakterden uzaklaşıyor ve etrafındaki diğer insanlara doğru yol alıyoruz. Ira Sachs’in eski eşi, ondan olan çocukları, yeni eşi, ondan olan çocukları, diğer sevgilileri ve onlardan olan başka çocukları, çocuklarının çocukları ve Ira’nın annesi… Kocaman bir aile. Giderek genişleyen bir aile, fakat sadece Ira’nın yörüngesinde, onun herkesten habersiz keyfî kararlarıyla, çoğu zaman birbirlerinden habersiz genişleyen bir aile. 

Baba Denen Kişi Hakkında Film

Film elinden geldiğince bu yörüngede dönen karakterlere yer açmaya çalışıyor, belki de Ira’nın hayatı boyunca yapmadığı şeyi bir nevi tamir çabasıyla. Bu sebeple babasına değil de, onun merkezdeki dönüş hızından etkilenenlere bir alan açmaya çalışıyor. Ira’nın patriyarkal çokeşliliğinin diğerleri üzerinde yarattığı tahribat onun kimliğinin en büyük parçasına dönüşüyor böylece. 

Filmdeki karakterlerin sayısının çokluğu yüzünden seyirci için kimin kim olduğunu, neyin ne zaman olduğunu takip etmek çok da kolay değil; fakat yönetmen Sachs de zaten bu türden bir aile ağacı dökümünün, bütünlüklü bir anlatının peşinde değil belli ki. Bu bir türlü ele gelmeyen anlatı, bu tam birine yaklaşırken diğerine atlayarak ondan uzaklaşma hâlinin kendisi, en büyük kardeş olarak yönetmen Lynne Sachs dâhil olmak üzere, tüm çocukların büyüme deneyimlerinin de ta kendisi belli ki.

Ira’nın kendi annesi ile olan ilişkisi filmde en büyük yeri tutuyor. İronik bir şekilde, aynı arabadan iki tanesine sahip olduğunu annesi bilmesin diye, ikisini de aynı renge boyayan Ira, kadınlarla olan ilişkilerinde de benzer bir tutum sergiliyor. Annesi bu ilişkileri tasvip etmediğini her fırsatta dile getiriyor, Ira’nın hayatına giren kadınlarla, sayısı giderek artan çocuklarıyla tanışmak istemiyor. Ira ile annesinin ilişkisi de belki filmdeki diğer tüm ilişkiler gibi, bir an tam gerçekten yüzleşilecek gibi oluyor, sonra o an da, o yakınlık da elden kaçıveriyor. 

Böylece, belgesel ilerledikçe cevaplar yerine aslında sorular çoğalıyor, gizemler sırlar sürekli yeni bilinmezleri de beraberinde getiriyor. Ira Sachs’ten uzaklaştıkça, etrafındaki insan girdabıyla beraber sürükleniyoruz bizler de. Lynne Sachs, 1984’ten 2019’a kadar uzanan bir zaman diliminde, 8 mm’den 16 mm’ye, video kasetlerden dijitale türlü türlü formatta çektiği görüntülerden ortaya tüm karmaşıklığı ile bir yumak bırakıyor ve düğümlenmiş bir saçı tararken acıtmamaya çalışan birinin şefkatiyle yaklaşıyor herkese. Ira Sachs’in ketumluğu, ‘söylemedikleri’ belgeselin biçimini de belirliyor; tıpkı Ira’nın hayatına giren herkesin hayatlarını da belirlediği gibi. Ortaya saçılan dağınıklıktan ise kimseye teker teker yakınlaşmasa bile, bu koca aileye dair tüm duygularıyla beraber bütünlüklü bir geniş plan çıkarmayı başarıyor.

Bu aileyi biraz daha esneterek genişletecek olsak, bir filmi daha beraberinde anabiliriz. Ira Sachs’in ortak ebeveynlik yaptığı çocukların annesi Kirsten Johnson’ın demans hastası olan babasının son zamanlarında çektiği belgeseli Dick Johnson’ın Ölümü (Dick Johnson is Dead, 2020) yakın zamanda bir kadın yönetmenin babası ile ilgili yaptığı belgesellerin en güçlülerinden biri olarak anılmaya değer.

Sessiz Muamma

Aynı seçkide yer alan ve IDFA başta olmak üzere pek çok festivalde gösterilen Eneos Çarka imzalı Muz Ağaçlarının Sessizliği (The Silence of the Banana Trees, 2022) ise âdeta Baba Denen Kişi Hakkında Film’in diğer ucundaki bir baba-kız ilişkisini odağına alıyor. Lynne Sachs’in aile ilişkileri ne kadar karmaşık ve kalabalıksa, Muz Ağaçlarının Sessizliği’ninki o kadar duru, o kadar sakin. Mihály’nin ve hâlen yaşamakta olduğu Budapeşte civarındaki evinin eski fotoğraflarıyla başlıyoruz filme. Karakterlerden önce evi tanıyarak başlıyoruz bu hikâyeye, zira evin kendisi Mihály ile -filmde hiç görmeyeceğimiz- kızı Réka’nın ilişkisinin somutlanmış hâli âdeta. Oradaki birikmiş nesneler, anılar, evin sessizliği, hem boşluğu hem doluluğu anlatıyor bize; baba ile kızın ilişkilerinin doğasını yansıtıyor. 

Muz Ağaçlarının Sessizliği

Babanın ve evin ardından yine eski fotoğraflarla tanıştığımız Réka’nın, meme kanseri olduğunu ve hastalığını babasından uzakta yaşamaya karar verdiğini anlıyoruz. Réka’yı hiç görmüyoruz filmde ama onun anıları ile dolu evde şimdi tek başına yaşayan Mihály ile beraber vakit geçirirken, Mihály bize Réka’nın çocukken yaptığı çizimlerden sanat eserlerine, evin her tarafını sarmış olan sanat işlerini tek tek gösteriyor. Çaydanlığı, masa örtüsü, saati…  Baba ve kızın ilişkilerinin doğasını da buralarda anlıyoruz. Sadece babanın kızına duyduğu özlemi ve hastalığı karşısındaki çaresizliğini değil de, kızının üretimlerinden aldığı hazzı, onunla beraber üretmekten duyduğu mutluluğu, coşkuyu da. Réka’nın yaptığı bir seramik tabağı saate dönüştürmüş olan Mihály, işte bunu seviyorum, diye anlatıyor; o bir şey yapıyor, sonra ben onu biraz değiştiriyorum.  

Mihály hikâyenin tamamını anlatmak istemiyor bize üzüntüsünden, anlatamıyor. Ira Sachs’inkinin tam tersi bir ketumluk bu, şefkatli ve hüzünlü. Bu sebeple, film de, sözlerden çok gerek gündelik gerekse olağanüstü, büyülü sinematik anlarla aktarıyor bize Mihály’nin dünyasını. Bu duygusal değil fiziksel uzaklığın mekânsal karşılığını son derece şiirsel olarak ifade etmeyi başaran yönetmen Eneos Çarka’nın kendini konumlandırma biçimi de oldukça etkileyici. Baba ve kızın buluşmasına, bir anlamda kavuşmasına sakince aracılık ediyor. Réka’nın babasına yazdığı mektupla bitiyor film. Tıpkı baba ve kızın ilişkisi gibi herkesin birbirine alan verdiği, nefes alış verişlerini duyduğunuz bir tür kavuşma filmi Muz Ağaçlarının Sessizliği.


Kundura Sinema’nın #BelgeselFilmKuşağı kapsamında hazırladığı ‘Aşk, İsyan ve Özgürlük’ seçkisi 4, 11 ve 18 Haziran’da izleyiciyle buluşuyor. Detaylı bilgi edinmek için tıklayın.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.