Eleştiriler
Efsanevi serinin merakla beklenen dördüncü filmi The Matrix Resurrections, kendi var oluşu üzerine kafa yoran, sevgiyle ve şiddetle yeniden diriltilmiş bir “Matrix hülyası”.
Anneliğin derin sessizliklere ve uzun iç çekişlere saklanmış yüzünü doğrudan gösteren Elena Ferrante uyarlaması Karanlık Kız, kadın karakterlerini seyirciye sevdirme ihtiyacı gütmeyen Maggie Gyllenhaal’un yönetmen olarak doğuşunu müjdeliyor.
The Hand of God Napoli’nin yakın tarihinin en sıcak günlerine ergenlik çağındaki Fabietto’nun gözünden bakıyor.
İki Dil Bir Bavul, yıllardır görmezden gelinmiş, üstü örtülmeye çalışılmış bir sorunun artık açık açık tartışılmaya başlandığı dönemde çekilmiş bir belgesel.
Jon Watts imzalı Örümcek-Adam: Eve Dönüş Yok’ta “çoklu evren” meselesine giriş yapılmasıyla Marvel Sinemasal Evreni’nde sonsuz olasılıkların kapısı aralanıyor.
Ingmar Bergman’ın “Tanrının Sessizliği Üçlemesi”nin son filmi Sessizlik, sinema tarihinde görünür izler bırakmış bir başyapıt.
Makoto Shinkai Senin Adın’da kırmızı bir iple bağladığı iki gencin hikâyesini anlatırken Japonya’da yaşanan felaketlerin yarasını umutla sarıyor. Merve Çay yazdı.
Orijinal öyküyü günümüze uyarlarken ırk temelli çatışmaya sınıfsal bir bağlam kazandırmayı başaran Steven Spielberg imzalı Batı Yakası’nın Hikâyesi, müzikal görkeminin sinemada hâlâ bir karşılığı olduğunu da gösteriyor.
Kirill Serebrennikov son filmi Petrov Grip Oldu’da gribe yakalanan çizgi roman sanatçısı Petrov’un zihninde gerçekle hayal arasında gidip gelen, öznel, parçalı, tarihin farklı hatırlama biçimleri üzerine düşünen bir yolculuğa çıkıyor.
Todd Haynes, Patricia Highsmith’in 1950’lerde iki kadının aşkını anlatan otobiyografik romanından uyarladığı Carol’da bir aşkı, izlenimler, küçük dokunuşlar ve fotoğraflar üzerinden anlatmayı tercih ediyor.
Luca Guadagnino dört karakter arasında geçen bir cinsel gerilim öyküsü olan Sen Benimsin’de, aşırılıktan korkmayan kamera hareketleri ve capcanlı renk paletiyle imzasını hemen hissettiriyor.
The New Yorker esintili bir dergiyi konu alan Fransız Postası doğası gereği güncelden haber vermesi gereken gazetecilik mesleği ile zamanın donduğu Wes Anderson dünyasının çakışmasından besleniyor.
Julia Ducournau’nun Altın Palmiyeli filmi Titane ‘beden dehşeti’ türünün nadide bir örneği. İnsan olmanın fiziksel ve libidinal sınırları üzerine kafa yoran film, tam anlamıyla bir canavar olan kahramanıyla izleyiciyi ahlaki bir açmaza düşürüyor.
Jane Campion yeni filmi The Power of the Dog’la yıllardır sinemasıyla meydan okuduğu erkek bakışının ve erkekliğin saklı köşelerini keşfe çıkıyor.
Rebecca Hall imzalı Passing yıllar sonra yeniden karşılaşan iki kadın arasındaki ilişki üzerinden kimlik, ırk, toplumsal cinsiyet ve sınıf gibi kavramları tartışmaya açıyor.
Ridley Scott, Gucci Ailesi’nde 1970’lerden 90’lara bu İtalyan moda imparatorluğunun içindeki iktidar savaşlarını adım adım aktarıyor.
Tüm filmlerinde toplumsal çatışmalara odaklanan Ken Loach, Ben, Daniel Blake’le ikinci kez Altın Palmiye kazandı. Film, bireyleri öğütmek üzerine kurulu bir sistemin portresini çıkarıyor.
Edgar Wright imzalı Dün Gece Soho’da bir yandan korku sinemasının pek çok alttürüne saygı duruşunda bulunurken bir yandan da günümüzle geçmişi eklektik bir yaklaşımla iç içe geçiriyor.