Mare of Easttown, anneliğin onlarca farklı kılığa bürünerek çok yönlü bir okumaya alan açtığı bir küçük kasaba polisiyesi olarak kendine özgü bir yerde duruyor.
Yeni filmi Küçük Anne’de Céline Sciamma, fantastik müdahalelere başvurmadan büyülü bir dünya yaratırken derinlikli bir yas ve büyüme öyküsü anlatmayı başarıyor.
Lynne Ramsay’nin izlenimci estetiğinin damgasını vurduğu film, öyküsünün çağrıştırdığı olası bütün klişe öğeleri ya dışarıda bırakıyor, ya dönüştürüyor.
1987-1994 yılları arasında çektiği, Köker adlı bir köye odaklanan üç filmde kendi sinemasal çıkmazlarını sorgulayan Kiarostami, anlattığı insanlarla arasındaki mesafe üzerine de düşünür.
François Ozon’u 70’lere ait bir tiyatro oyununun, siyasi tarafları siyah ve beyazlardan oluşan dünyasına yönelten ne olabilir? Kadın İsterse sadece 70’lere dair bir film mi?
İstanbul Film Festivali Ulusal Belgesel Yarışması Günlükleri’nin üçüncü kısmında Patrida, Merhaba Canım ve Nosema filmlerini değerlendiriyoruz.
İstanbul Film Festivali Ulusal Belgesel Yarışması Günlükleri’nin ikinci kısmında Gurbet Artık Bir Ev, Hem Müslüman Hem Feminist ve Anima filmlerini değerlendiriyoruz.
40. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması’ndaki filmler çevrimiçi gösterimlerle arka arkaya seyirciyle buluşuyor.
Sistemin kusup attığı yersiz yurtsuzların barındığı, toplu konutları andıran bir motelde geçen The Florida Project rengârenk bir yaz hikâyesi.
Zack Snyder’ın zombi kıyametini bir kez daha Las Vegas’a getirdiği Army of the Dead filmin geneline sinen bir sığlıktan ve isabetsiz oyuncu seçiminden muzdarip.
Ümit Ünal’ın Aşk, Büyü vs.’si, tanıdık bir Yeşilçam formülüne bambaşka bir pencere açıyor.
Merve Kayan ve Zeynep Dadak imzalı Mavi Dalga, Türkiye sinemasının farklı kodlarını bilinçli olarak tersine çeviren, inadına ters yönlere giren bir film.
İlk sezonuyla büyük ses getiren Love, Death & Robots yeni sezonunda da çizgi roman, video oyunu ve sinema arasında gidip gelen bir estetik benimsiyor.
Netflix’in son dönemdeki en sevilen yapımlarından Ailem Robotlara Karşı, izleyiciyi tüm üyeleri birbirinden yaka silken Mitchell ailesiyle tanıştırıyor.
Jim Jarmusch’un başrollerini Tom Waits, John Lurie ve Roberto Benigni’nin paylaştığı filmi İçerdekiler, yönetmenin Amerikan tür sinemasının kodlarından beslenen üslubunun en dikkat çekici örneklerinden biridir.
Rüzgâr Bizi Sürükleyecek’te yolların kıvrımında tesadüflerle sürüklenen hikâyelere ayak uyduruyor Kiarostami.